Yayınlanma Tarihi: 04 Haziran 2020 Perşembe

Prof. Dr. Baykam’dan “Kenelere Karşı Sosyal Mesafe!” Uyarısı

Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Nurcan Baykam, COVID 19 gibi, etkeni bir virüs olan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığının çoğunlukla keneler aracılığı ile insanlara bulaştığını belirterek, “Koronavirüse karşı etkili olan sosyal mesafe kuralını, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığında da farklı yöntemlerle kenelere karşı uygulamalıyız” dedi.

Prof. Dr. Baykam, yaptığı açıklamada, havaların ısınmasıyla birlikte Kırım Kongo Kanamalı Ateşi vakalarının ortaya çıkmaya başladığını belirterek, özellikle kırsal bölgelerde bulunan vatandaşlara, bu hastalığa yakalanmamak için kenelere karşı önlem almaları konusunda uyarılarda bulundu.

“Koronavirüs pandemisiyle uğraştığımız şu günlerde, mevsim itibarıyla yine bir viral enfeksiyon olan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastaları hastanelerimize başvurmaya başladı” diyen Prof. Dr. Baykam, şunları kaydetti:

“Dünyada bugün insanların çoğu salgınlar, viral enfeksiyonlar konusunda medyada olan yoğun bildirimlerle bilgilendiler ve gördüler ki bir viral enfeksiyonun tedavisine yönelik  yüzde yüz etkin bir ilaç geliştirilmesi ve enfeksiyonun  başarıyla tedavi edilmesi her zaman kolay olmayabilmektedir. İşte Kırım Kongo Kanamalı Ateşi de o hastalıklardan biridir. Virüslerin bir kısmına karşı aşı geliştirilmesi de kolay olmuyor. Çalışmalar devam etse de henüz Kırım Kongo Kanamalı Ateşinin aşısı bulunamadı. 2002 yılında ülkemizde ilk defa görülmeye başlanan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi her yıl artan sayılarla en yüksek sayıya 2009-2010 yılında ulaşıldı. Ardından vaka sayıları düşmeye başladı. Şu anda daha düşük sayılarla olmakla birlikte ülkemizde özellikle Karadeniz iç kısımlarında, İç Anadolu’ya yakın illerde, Sivas, Tokat, Çorum ve Kastamonu ve yine diğer birçok ilde daha az olmak üzere vakalar görülmekte.”

“Koronavirüs ve Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’nin benzeyen noktaları var”

Prof. Dr. Nurcan Baykam, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi ile koronavirüsün bulaş yolları ve hedef organlarının farklı olmakla birlikte bazı benzer yönlerinin bulunduğunu söyledi.

Koronavirüste hedef organın solunum yolları ve akciğerler, Kırım Kongo’da ise karaciğer ve damar endoteli olduğunu dile getiren Prof. Dr. Baykam, şunları kaydetti:

“Ama aslında her iki hastalıkta da başlangıçta virüsün kendi etkisiyle olan enfeksiyon bulguları görülürken sonrasında, bazı hastalarda, virüsün tetiklediği ve vücudun aşırı kontrolsüz reaksiyonu sonucu ağır tablo ortaya çıkabilmektedir. Koronavirüste bu ağır tablo öncelikle solunum yetmezliği ile ilerlerken Kırım Kongo da vücuttaki kanamalarla devam etmektedir. Her iki hastalıkta da ağır seyreden olgularda bu bulguların yanısıra çoklu organ yetmezlikleri gelişmektedir. İki hastalığın da bir diğer ortak noktası aşısının henüz kullanıma sunulmamış olması. Bu nedenle korunma açısından en önemli nokta bütün enfeksiyonlarda olduğu gibi bulaş yoluna engel oluşturmaktır. Koronavirüs için en önemli bulaş yolu enfekte kişinin ağzından çıkan damlacıkların karşısındaki kişinin ağzına, burnuna, gözüne teması olduğundan sosyal mesafe, maske, el hijyeni en önemli korunma yollarıdır. Sosyal mesafe kavramı burada insanların birbirinden en az 1.5m uzakta durarak damlacıkların içindeki virusun karşıdaki insana bulaşmasını önlemeyi ifade etmektedir. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’nde ise en sık bulaş yolu kenelerin insanların ciltlerini tutması olduğuna göre bu hastalığın bulaşmasını önlemeye yönelik sosyal mesafe uygulaması kenelere karşı kullanılmalıdır. Tabii ki karşımızdaki bulaştırıcı insan değil kene olduğundan, sosyal mesafeyi farklı uygulamalarla oluşturmak gerekir.”

Koronavirüsten edinilen bir tecrübe olarak sosyal mesafe uygulamasının, sosyal davranışlar içindeki mesafe olarak bilindiğini, bu yöntemin salgın sürecinde etkili bir slogana dönüştüğünü vurgulayan Prof. Dr. Baykam, “Bu sloganın bu kadar kabul görmesi ve uygulanması nedeniyle aynı sloganı farklı uygulamalarla olsa da kenelere karşı kullanmak tarlada, çiftlikte çalışan, hayvancılıkla uğraşan halkımızı daha duyarlı ve dikkatli olmaya itecektir. 

Prof. Dr. Baykam, kenelere karşı sosyal mesafe uygulaması derken, riskli bölgelerde bulunanların tarla bahçede çalışırken kenenin vücutlarını tutmasını önlemek için yere çıplak ayakla basmamaları, giysilerin vücudu örtecek şekilde seçilmesi ve hatta pantolonun çorap içine sokularak kenenin cilde temasının önlenmesi, kenelerin vücuda çıktığını hemen fark edebilmek için açık renkli elbise tercih edilmesi, vücudun açıkta kalacak kısımlarına uygun böcek kovucu kremler sürülmesi, eve dönüşte bütün vücudun kene açısından kontrol edilmesi ve vücuda tutunmuş bir kene varsa uygun şekilde hızla vücuttan uzaklaştırılması gibi önlemlerin ifade edildiğini kaydetti.

Keneden insanlara Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığının bulaşma sürecine dair bilgi veren Prof. Dr. Baykam, “Keneler; koyun, keçi, inek, tavşan gibi hayvanlardan bu virüsü alıyor ve sonrasında beslenmek amacıyla insanları tuttuğu zaman içindeki virüsü insan vücuduna salarak enfekte ediyor. Keneler, sadece Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’ne neden olmuyor, bunun dışında Lyme hastalığı, Q ateşi, kene ensefaliti, erlichlioz, tularemi gibi birçok enfeksiyonun etkenini de bulaştırabiliyor. Bu hastalıklardan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi halen bölgemizde bir halk sağlığı problemi olarak önemini sürdürmektedir.” şeklinde konuştu.

“İnsandan insana da bulaşabilir”

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığının, virüs ile enfekte hayvanların kan, doku ve salgılarıyla temasla da bulaşabildiğini ifade eden Prof. Dr. Baykam, şöyle devam etti:

“İnsandan insana da bulaş söz konusu olabilir. Bir kişi, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastasıysa, kan ve vücut sıvıları ile temas sonrası başka birine enfeksiyon bulaştırabilir. Bu şekilde bulaş en sık hastaya sağlık hizmeti verirken sağlık çalışanlarına olmaktadır. Ancak kenelerle temas, en sık, en yaygın bulaş yoludur. İşte bu nedenle hastalığın görüldüğü bölgelerde toplum mutlaka korunma yolları açısından sürekli eğitilmeli, duyarlandırılmalıdır. Eğer bu enfeksiyonun fazla olduğu bölgelerde yaşıyorsanız, tarım ve hayvancılıkla uğraşıyorsanız, kasaplık yapıyorsanız, mezbaha çalışanı iseniz, veteriner hekim, sağlık çalışanı, laboratuvar çalışanı veya KKKA hastasının yakını iseniz risk grubunda olduğunuzdan korunma önlemlerini ciddiyetle uygulamalısınız.”

“Kene ne kadar uzun süre tutunup kalırsa o kadar virüsü vücuda salar”

Özellikle çiftçilikle, hayvancılıkla uğraşanların her günün sonunda eve geldiklerinde vücutlarında kene olup olmadığını kontrol etmeleri, en iyisi duş alarak kenenin vücuda yapışmasını önlemesi gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Baykam, “Kene ne kadar uzun süre tutunup kalırsa o kadar fazla virüsü vücuda salar. Tutunmuş bir kene varsa, keneye çıplak elle dokunmadan bir pens, cımbızla, eğer bulunamıyorsa kumaş gibi bir bariyerle tutup keneyi vücuttan uzaklaştırmak gerekmektedir. En hızlı şekilde uzaklaştırılması tercih edilir. Herhangi bir sağlık kuruluşuna gidip orada çıkarttıracağım diye zaman harcamak, bu sırada virüsü vücutla daha fazla temas ettirmek anlamına gelmektedir” diye konuştu.

Kenenin neden olduğu Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığının klinik bulguları arasında, ateş, baş ağrısı, halsizlik, kas ağrıları gibi grip benzeri semptomlar bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Baykam, “İşte bu bulgular olduğu zaman eğer Çorum gibi endemik bir bölgede yaşıyorsanız, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi akla gelmeli ve hızla sağlık merkezine başvurulmalıdır. Böylece yapılan testlerle tanı konup tedaviye yönelik önlemler alınmış olur.” dedi.

Hastalığın kene ile temastan sonraki kuluçka süresinin genelde ortalama 2-7 gün olduğunu belirten Prof. Dr. Baykam, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Virüsle temas edenlerde büyük oranda enfeksiyon hali gelişmektedir. Ancak Koronavirüste olduğu gibi Kırım Kongo da da çok hafif bulgularla enfeksiyon geçirilebilmekte olup, ateş, üşüme, titreme, yaygın kas ağrıları, bulantı, kusma ishal en sık görülen bulgulardır. Özellikle gözlerde kızarıklık, yüzde kızarıklık görülmekte olup vücutta morluklar, döküntüler olması, kan değerlerindeki bozulma sonucunda ortaya çıkmaktadır. Ağır seyreden olgularda vücudun bazı bölgelerinde kanamalar görülebilmektedir.”

HİTÜ’nün kene vakalarıyla ilgili tecrübesi uluslararası ilgi görüyor

Prof. Dr. Baykam, Hitit Üniversitesi Erol Olçok Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde  KKKA vakalarıyla ilgili ulusal ve uluslararası düzeyde kendilerini kabul ettirmiş tecrübeli hocaların, öğretim üyelerinin görev yaptığını belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:

“Hastanemizde bu hastaların tanısı ve tedavisine yönelik yapılması gereken tüm uygulamalar en yeni bilgiler doğrultusunda yapılmaktadır. Hastalığın natürü gereği çok ağır seyirli olgular da takip edilmekte ve bu hastaları iyileştirmek için gereken tüm tedavi seçenekleri ve bilgi birikimi kullanılmaktadır. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’nin bulaşı, korunma önlemleri, kene ile temasın önlenmesi, tedavi yöntemleri, aşı çalışmaları, bulaşın önlenmesine yönelik toplum bilgilendirilmesi açısından yıllardır yaptığımız çalışmalarla birçok veriler ve bilgi birikimini Türk hekimleri olarak dünya literatürüne de sunduk. Hitit Üniversitesi olarak bu konuda uluslararası düzeyde eğitim çalışmaları da gerçekleştirmekteyiz. Hastanemizde Enfeksiyon Hastalıkları Kliniğimizce yurt dışından gelen hekimlere bu tecrübeyi de aktarıyoruz. Nitekim gerek Japonya’dan gerek İspanya’dan gelen uzmanlar, Hitit Üniversitesi Erol Olçok Eğitim ve Araştırması Hastanesi’nde Kırım Kongo konusundaki tecrübeleri izlediler ve belirli sürelerde kalarak eğitim aldılar ve bundan sonra gelmek için talepleri devam etmektedir. Üniversitemiz kapsamında kurulan “Kene Kaynaklı Hastalık Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi” nde de bu enfeksiyonun etkeni, vektörü, tanısı ve tedavisine yönelik Ar-Ge kapsamında farklı merkezlerin de paydaş olacağı projeler ve çalışmalar hedeflenmiştir”. 


HIZLI ERİŞİM

Instagram Twitter Facebook Youtube