Yayınlanma Tarihi: 14 Kasım 2014 Cuma

“Sürgünün 70. Yılında Ahıska Türkleri Uluslararası Sempozyumu” Başladı

Üniversitemiz ev sahipliğinde T.C. Dışişleri Bakanlığı, T.C. Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, TİKA, TRT, Çorum Valiliği, Çorum Belediyesi, ÇTSO Başkanlığı ve Dünya Ahıska Türkleri Birliği işbirliği ile gerçekleştirilen “Sürgünün 70. Yılında Ahıska Türkleri Uluslararası Sempozyumu” başladı.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan etkinlik, “Sürgünün 70. Yılında Ahıska Türkleri” adlı kısa filmi gösterimi sonrasında; Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Meclisi 3. Dönem Milletvekili Ganire Paşayeva, Dünya Ahıska Türkleri Birliği Başkanı Ziyatdin İsmihanoğlu Kassanov, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı Doç. Dr. Kudret Bülbül, YÖK Denetleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. İlyas Doğan, Rektörümüz Prof. Dr. Reha Metin Alkan, AK Parti Çorum Milletvekili, TBMM İdare Amiri Salim Uslu, AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili ve Türk Parlamenterler Bir. Bşk. Nevzat Pakdil, Çorum Valisi Ahmet Kara ve Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş’un yapmış oldukları açılış konuşmaları ile devam etti.

Ülkemizin yanı sıra Kazakistan, Kırgızistan, Azerbaycan, Almanya, Asmara (Eritre) ve Rusya’dan bilim, kültür ve siyaset adamlarının katılımıyla gerçekleştirilen sempozyum öncesinde yapılan protokol konuşmalarında;

Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Meclisi 3. Dönem Milletvekili Ganire Paşayeva, büyük bir acının yıl dönümünün yaşandığını belirterek “Ahıska Türklerinin acısını, ben bir Türk insanıyım,  ben bir Türk Müslümanıyım” diyen her insanın canının acısı olduğunu ifade etti.

Üniversitemizde anlamlı bir  toplantının düzenlenmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirerek ve Rektör Prof. Dr. Alkan’a teşekkür ederek konuşmasını sürdüren Paşayeva, doğru yolda daha hassas bir gençlik, birbirini tanıyan ve birbirini iyi sahiplenen bir  gençlik yetiştirmenin önemine dikkat çekti. Bugün ve yarın neler yapmalıyız sorusundan hareketle konuşmasını sürdüren Paşayeva, Gaspıralı İsmail’in “Dilde birlik, işte birlik ve fikirde birlik sağlanırsa o zaman kurulur dirlik” sözleri ile konuşmasını tamamladı.

Dünya Ahıska Türkleri Birliği Başkanı Ziyatdin İsmihanoğlu Kassanov, Çorum’da böyle bir etkinliğin yapılmasının önemine işaret ederek, Ahıska’nın Türkiye’nin, Osmanlı’nın ve Türk Dünyası’nın bir parçası olduğunu vurguladı.

Türkiye Cumhuriyeti’nin,  Azerbaycan’ın, Kazakistan’ın, diğer Türk Cumhuriyetlerinin, Büyük Türk Dünyası’nın ve Büyük İslam Dünyası’nın destekleri ile sağlanan birliğin önemine dikkat çekerek  kim olduğumuzu tarihimizden iyi öğrenmemiz gerektiğini belirten Kassanov, Ahıska Türklerinin dilini, dinini, örf ve adetlerini kaybetmediğinin altını çizerek Ahıska Türklerinin yaşadığı topluma faydalar sağladığını sözlerine ekledi.

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı Doç. Dr. Kudret Bülbül, programın düzenlenmesinden dolayı Rektör Prof. Dr. Alkan’a teşekkür ederek Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı olarak bu ve benzeri programları içtenlikle desteklediklerini belirtti.

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının üç temel görevi olduğunu söyleyerek “Bunların ilki, Diaspora Başkanlığıyız ve dünyanın her tarafında yaşayan vatandaşlarımızın daha iyi koşullarda yaşaması için yoğun bir gayret içeresindeyiz, ikincisi faaliyet alanının soydaş ve akraba toplulukların son yüzyıllarda kopan ilişkilerini yeniden canlandırma çabası içerisindeyiz, üçüncüsü de  faaliyet alanında uluslararası öğrencilerin yer alması görevlerimiz arasında” diyen Doç. Dr. Bülbül, Ahıska Türk Dışı Politikasının öncelikli politikalarından biri olduğuna dikkat çekerek Ahıska Türklerinin dönüş arzularının çok hassas bir çalışma ile somut görüşler üzerinden çözüm aranması gerektiğini dile getirdi.

YÖK Denetleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. İlyas Doğan, Dünya Ahıska Türkleri Birliğinin yapmış olduğu çalışmalara ilişkin bilgi paylaşımında bulunarak dünya farklı ülkelerindeki Ahıska Türklerinin birbirleri ile koordineli hale gelerek Türk lobisi ile entegre olmalarını hedeflediklerini belirtti.

Üniversitelerde “Ahıska Türklerini Hiç Duydunuz mu?”, “Ahıska Türkleri 70 Yıldır Sürgünde” sloganlarıyla stantlar açarak Ahıska Türklerinin 70 yıl önce yaşadıkları haksızlığın telafi edilmesi için aydınlanma ve farkındalık oluşturulmaya çalışıldığını söyleyen Prof. Dr. Doğan, bu tarihi haksızlığın önlenmesi için insan olan herkesin üzerine düşeni yapması gerektiğini ifade etti.

Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Rektörümüz Prof. Dr. Reha Metin Alkan, konuyu farklı bir akış açısı ile ele alarak üniversite sanayi işbirliğinin ABD’de 1853-1857 verilen önerge ile başladığını ve Abraham Lincoln tarafından 1862 yılında kabul edildiğini ifade etti. Sözlerine “Yaklaşık 200 yıl öncesinde üniversite sanayi işbirliğini başlatmış olan ABD aradan geçen süre içerisinde çok ciddi yol kat ederek teknolojide, bilimde ve pek çok konuda ciddi mesafeler kat etti” diyerek sürdüren Rektör Prof. Dr. Alkan, Üniversitelerin bu anlamda gelişmenin çok önemli bir lokomotifi olduğunu, en önemli unsurlardan birisi olduğunu ve üniversitelerin artık sınıfta verilen derslerin ötesinde toplumla her anlamla iç içe olması gerektiğini belirtti.

Yeni Türkiye’de, gelişen dünyada artık üniversitelerin toplumun her alanında iç içe olması, konularla bizzat ilgilenmesi olmazsa olmazlardan biri haline geldiğini ifade ederek üniversitelerdeki ARGE ve bilgi birikiminin insanlığın faydasına sunulması gerektiğini açıklayan Rektör Prof. Dr. Alkan, Üniversitemizde yaşanan gelişmelere ilişkin genel bilgi paylaşımında bulunarak Üniversitemizin belirlediği büyük hedeflerle “Bir Dünya Üniversitesi” sloganı ile olması gereken misyonuna bürünerek toplumun her kesimi ile ilgilenmeye gayret ettiğini açıkladı.

Ahıska Türklerinin yaşadıklarının çok trajik olduğunu ve Üniversitemiz ev sahipliğinde düzenlenen bu sempozyumda konunun çok farklı boyutlarının ele alınacağını belirten Rektör Prof. Dr. Alkan, tüm katılımcılara ve organizasyonda emeği geçenlere teşekkür etti.

“Tarihi bir zulmün yıldönümünde hep birlikteyiz” diyerek sözlerine başlayan AK Parti Çorum Milletvekili, TBMM İdare Amiri Salim Uslu, “Şair Hasan Hüseyin dediği gibi ‘Acıyı bal eğledik, bugünlere geldik’ diyerek “Biz de acıyı bal eğledik bugünlere geldik”  şeklinde sözlerine devam etti.

Ahıska Türklerinin 15 farklı ülkede 4 binden fazla yerleşimde bulunduğuna dikkat çekerek Ahıska Türkleri için neler yapılabileceğine ilişkin önerilerde bulunarak konuşmasını sürdüren Uslu, Ahıska Türklerinin tanınmamasının bizim için ciddi bir mesele olduğunu ve bu durumun iç acıtıcı olduğunu söyleyerek “Türkiye ve Azerbaycan Hükümeti olarak bu insanlığın yaşadığı sürgünün dramını ortadan kaldıracak ya da büyük dramı gündeme taşıyacak çözümler üretecek önemli çalışmalarımız/çabalarımız ve sorumluluklarımız olduğu bilincindeyiz” dedi. Üniversitemizin böyle bir girişime öncülük ettiği için son derece memnun olduğunu belirten Uslu, gelecek açısından daha büyük heyecan ve umut duyduğunu sözlerine ekledi.

AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili ve Türk Parlamenterler Bir. Bşk. Nevzat Pakdil, Mehmet Akif Ersoy’un sözünden hareketle “Bir hak sahibi insan vardır, o da hakkımı vermem diyor” diyerek “Hakikaten sızlanmanın bir anlamı yok. Belki bunları tespit edebiliriz. Tarih boyunca bu aziz milleti yok etmek için olmadık planlar yapan devletler oldu. Ancak biz  ‘Asla vazgeçmezsek eğer, mutlaka neticeye ulaşırız’ dedi.

 “Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim, Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim! Adam aldırmada geç git, diyemem aldırırım. Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım” diyerek  Mehmet Akif  Ersoy’un şiirinden alıntı yaparak  bağlantı kuran Pakdil, “İşte bizlere düşen hakkı ve hakikati kaldırmaktır.” dedi. “Türkiye Cumhuriyeti, Azerbaycan Hükümeti ve diğer Türk devletlerinin bu meseleye sahip çıkacağına ve yarınların bizim olduğuna inanıyorum.” diyen Pakdil, “Ümit var olmak bizim görevimiz, ümitsizlik bizim dünyamızda yok” diyerek sözlerine “Biz ümitli insanlarız, korkuyla ümit arasında yaşayan bir  inancın mensuplarıyız. Yarınlarda Ahıska Türkleri kardeşlerimizin anayurtlarına döneceğine inanıyorum ve bunu destekleyen insanlara güveniyorum” şeklinde devam etti.

 Çorum Valisi Ahmet Kara, “Sürgünün 70. Yılında Ahıska Türkleri” başlığının isabetli ve doğru bir başlık olduğunu dile getirerek konuşmasına Ahıska Türklerinin Sürgününe ilişkin tarihi bilgiler vererek devam etti.

“Ahıska Türkleri’nin dramı 1829’da başlamıştır. Bu dram Osmanlı hem Balkanlarda hem de Kafkaslarda birçok yeri kaybederek Ahıska ve Batum’u Ruslara bırakarak Edirne Antlaşması’yla başlamıştır. Diğer önemli ikinci savaş ise 1877-1878 Kırım Savaşı’yla (93 Harbi) Karsta Ruslara bırakılmıştır, yaklaşık 40 yıl. Üçüncü önemli savaş ise 1914-1917 Osmanlı-Rus Savaşı’dır. Bu savaş sonunda da yenildik ve Sarıkamış’ta 90 bin şehit verdik. Çanakkale’de de aynı yılda 250 bin şehit verdik. O kadar çok şehit verdik ki lise talebesi kalmamış, üniversiteye ortaokul mezunu öğrenciler alınmıştır. Ahıska Türkleri hepinizin bildiği gibi 1944’te sürgüne gönderilmişlerdir” diyerek tarihe ilişkin özet bilgi veren Vali Kara,  “Bu olaylardan ders alınarak yaşanan dramların sonunda da Ahıskalıların da bir gün  hür ve beraber olarak yaşamaları en büyük tahayyülüm, en büyük arzum, en büyük isteğim ve en büyük dileğimdir.” dedi. Abdurrrahman Karakoç’un şiirinden esinlenerek  “Hak hakkın en büyük mukaddes malıdır, tamam mı?” diyen Vali Kara , “İnşallah bu hakkı aldığımız günlere ulaşırız” diyerek konuşmasına son verdi.

Ahıska sürgününün 70. yılı dolayısıyla Üniversitemiz ev sahipliğinde düzenlenen toplantıda bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek toplantının güzel sonuçlara vesile olmasını temenni eden Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, Ahıska’nın, sadece Ahıska Türkleri için değil, aynı zamanda Türkiye Türkleri için de fevkalade önemli olan milli bir mesele olduğunu ifade etti.

Ahıska tarihine ilişkin bilgiler vererek Ahıska’da Müslüman Türk Devletlerinin hüküm sürdüğüne dikkat çeken Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Kurtulmuş, “Rus kuşatmasında Ahıskalılara söylenen o çağrıya Ahıskalıların verdiği cevap hepimizin kulaklarındadır. ‘Teslim olun Ahıska’yı bize bırakın!’ çağrıları yapıldığında ‘Ahıska camilerindeki hilal düşmediği sürece Ahıska’yı sizlere teslim etmeyiz. Ahıska’yı teslim alamazsınız’ diyenlerin diyarıdır Ahıska” diyerek zulme uğrayan bütün Ahıskalıları rahmetle, minnetle, saygıyla andı.

Ahıska’da yaşanan zulmün, Ahıska’da yaşanan sürgünün bir tesadüf olmadığına dikkat çekerek Ahıska’nın stratejik konumuna ilişkin bilgiler veren Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Kurtulmuş, Kırımla, Ahıska Türklerinin sürgünü Sovyet arşivlerinde Karadeniz çevresinin Türklerden temizlenmesi stratejisi olduğunu belirterek Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin devlet sırlarını korumak bahanesi ile sınır şehri Ahıska’da yaşayan 86.000 Türk ve Müslümanın 1944 yılında Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’a tahliye edilmesine karar verdiğini açıkladı.

“Maalesef ne yazık ki modern zamanlarda da aynı sürgün hikayeleri, aynı soykırım hikayeleri devam ediyor. Hem de artarak devam ediyor, acılar katlanarak devam ediyor. 1990’ların başında Bosna’da ve Çeçenistan’da yaşadığımız acıların da Ahıska’da yaşanılan acılardan soykırımlardan katliamlardan etnik temizliklerden hiçbir farkının olmadığını hep beraber yaşadık. Orada da yine duyarlı bir milletin çocukları olarak biz Türkiye Türkleri olarak bütün bu kardeşlerimizin derdine çare olmaya çalıştık. Elimizden ne geliyorsa bunlara destek olmaya gayret ettik. Kadınlar evlerinde kazak ördüler Çeçenistan’a Bosna’ya gönderdiler. Camilerde gencecik çocuklar son harçlıklarını Cuma namazlarında orada bırakarak yine bu halklara destek olmaya gayret ettiler. Ama onların da her birisinin ne kadar büyük acı yaşadıklarını her birisinin ne kadar büyük sıkıntı ve ıstıraplar içerisinde olduklarını bir kere daha bu vesileyle hatırlamak istiyoruz. Bugün yine sürgünler devam ediyor. Suriye’de zoraki olarak evlerini terk etmek zorunda kalanlar, sığınmacılar, evleri yıkılanlar, bombalarla yok edilen halklar, şehirlerinin yaşadıkları tarihi, camilerinin, medreselerinin yok edilişini, yıkılışını hüzünlü bir şekilde izleyen bilge insanlar. Maalesef aynı şekilde bu sürgünler, bu zorlamalar bugün Filistin’de de devam ediyor. Evlerinden atılanlar, yurtlarından sürülenler, evlerine Yahudi yerleştiriciler aynen Ahıskalıların yaşadığı gibi yerleştirilenler, mahallelerinde hiç tanımadıkları hiç de o mahalleye ait olmayan yeni yerleşimcilerin gelip nasıl asli unsunlar olarak kasılarak dolaştığını kahırlar içerisinde izleyen Filistinliler…” şeklinde sözlerine devam eden Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Kurtulmuş konuşmasını “Ailesi parçalananlar, camileri yıkılanlar, tarihi eserleri yok edilenler, gelecekleri ile geçmişleri arasındaki köprüleri yıkılanlar, dünyanın her yerinde maalesef dramlar ,maalesef katliamlar, soygunlar, etnik temizlikler devam ediyor. Türkiye olarak çok şükür Anadolu bütün bu sürgünlere uğrayanlara kucak açan bir yer. Tam manasıyla bir ana kucağı.  Herkesin sığındığı bir bölge. Bir selamet bir esenlik yurdu. Dün olduğu gibi bugün de ve inşallah yarın da böyle olmaya devam edecek.  Türkiye toprakları dirlik ve birlik içerisinde hem ileriye doğru gidecek, hem de dünyanın neresinde hangi mazlum halk, hangi dostumuz, hangi kardeşimiz hatta hiç tanımadığımız dünyanın ta öteki ucunda hangi millet olursa yok mu bir yardım eli diye elini uzatan onlara elimizi uzatmak Türkiye’nin boynunun borcudur, Anadolu topraklarının boynunun borcudur. Allaha çok şükür bugün düne göre bu borcumuzu daha güçlü bir sesle yerine getirmeye gayret ediyoruz” ifadeleri ile devam etti.

“Türkiye güçlü oldukça şundan emin olun ki yeryüzünün zalimleri adım atarken bin kere düşünmek zorunda kalacaklar. Türkiye ne kadar güçlü olursa dünyanın her tarafındaki mazlumlar o kadar çok haklarının savunulacağından emin olacaklar” diyen  Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Kurtulmuş, “Bizim vazifemiz sadece mazlumlara zulmedildikten sonra el uzatmaktan da ibaret değildir, bizim vazifemiz yer yüzünde yeni bir sesi, yeni bir soluğu, yeni bir medeniyeti ortaya koyabilme gücünü göstermektir. Temelinde insan olan, temelinde dostluk olan, temelinde vefa olan, ihsan olan, yardımlaşma olan yeni bir medeniyeti bütün dünyaya söylemek, bütün dünyaya haykırmak durumundayız. İnsanı kim olursa olsun Hazreti İnsan olarak gören, insanların hepsini de Hz. Ali’nin tabiriyle ‘Ya dinde kardeş, ya da yaratılışta eş’ olarak gören bir medeniyeti dünyaya sunmak zorundayız” şeklinde devam etti.

Yeryüzünde bugün yaşadığımız ve yakın zamanda da devam edeceği anlaşılan bu zulümlerin, bu katliamların, bu soykırımların, bu etnik temizliklerin ortadan kalkması için ”İnsanı yaşat ki insan yaşasın” düsturuna inananların görüşlerinin dünyada hakim olması gerektiğini ifade eden Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Kurtulmuş, “Yeni bir dünyanın kurulabilmesi için yeni bir dünya sisteminin kurulması şarttır. Yeni bir dünya sisteminin kurulması için kalbinde insan sevgisi olan bütün yaratılmışları yaratılmış eş olarak gören bir bakış açısının hakim olmasına ihtiyaç vardır. İşte Türkiye bu tarihsel süreçte böylesine önemli bir tarihi misyonun sahibidir. Bu misyonu önemle yerine getireceğiz. Dünyadaki bütün yaşanan zulümlere karşı sonuna kadar sesimizi çıkarmaya devam edeceğiz. Birileri diyecek ki dünyaya siz mi düzen vereceksiniz biz de onlara şunu demeye devam edeceğiz: Yalnız başımıza da kalsak dünyadaki bütün mazlumların haklarını savunmaya sonuna kadar devam edeceğiz” dedi.

“Ahıska dediğiniz yer bizim büyük medeniyet havzamızın doğal bir parçasıdır. Demin isimleri geçti bir çok bölge, bir çok ülke bizim koskoca büyük Osmanlı’nın o dört milyon, beş milyon kilometre karelik toprak parçalarının içerisinde olan yerlerdir. Oradan insanlar buraya göç ettiler belki Boşnaklar, Arnavutlar, Kırımlılar başka başka yerlerden insanlar buralara göç ettiler ama bizim kalbimizin bir parçası hep o topraklarda kaldı. Dolayısıyla biz değerli kardeşlerim bu meselelerle ilgilenirken başkalarının ilgilendiği gibi ilgilenmiyoruz. Kalbimizin içerisindeki bir parçayı konuşturarak ilgileniyoruz. Bu topraklarımızın hepsi bizim gönül coğrafyamızın bir parçasıdır. Filistin dediğiniz topraklar dört yüz küsur sene Osmanlı hakimiyetinde birlikte barış içinde yaşayan insanların yaşadığı topraklardır. Balkanlar dediğiniz toprak beş asır boyunca insanların hiçbir çatışma olmadan yan yana yaşadığı insanca yaşadığı topraklardır. Aynı şekilde Balkanlar, aynı şekilde Kafkaslar bütün bu coğrafyada bunları sadece ah ne güzel eski günler diyerek söylemiyoruz. Biz o coğrafyalardaki insanlık tablosunun bugün de yaşanabileceğini biliyoruz. Yeter ki zihninde ve gönlünde dilinde barış sözleri olan insanlık sözleri olan bir bakış açısı dünyaya hakim olsun. Türkiye bu sözün peşindedir. Türkiye barış ve insanlık sözünün temsilcisidir ve bu istikamette yol almaya devam edeceğiz” ifadeleri ile konuşmasını sürdüren Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Kurtulmuş sözlerine “Ahıska Türklerinin yaşadığı o soykırım o gerçekten  etnik temizlik bugün bütün dünyaya bir kere daha haykırılacak ve Türkiye de burada sonuna kadar Ahıska Türklerinin sözcüsü olmaya devam edecektir” ifadeleri ile devam etti.

Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Kurtulmuş konuşmasını “Bütün Ahıskalı kardeşlerimizi kendi ana diyarları ile ilgili olarak zihinlerindeki o ana yurtlarını korumalarını, onları bir büyük hedef olarak tutmalarını temenni ediyorum ve inşallah sadece Ahıskalıların sürgününü değil bütün yeryüzünde yaşanan haksızlıkları gerçekten haklarının iade edildiği bir dünyada yaşamayı temenni ediyor, bu vesileyle başta Hitit Üniversitesi olmak üzere bu güzel etkinliği tertip eden bütün arkadaşlarımıza, bütün kurumlarımıza sevgi ve saygılarımı sunuyor, hepinize hayırlı günler diliyorum” sözleri ile bitirdi.

II. Dünya Savaşı sırasında, 1944 yılında sürgüne gönderilen Ahıska Türkleri hakkında farkındalık yaratarak Ahıska Türklerinin millî ve kültürel benliklerinin muhafazasına kültürel alanda destek olmayı amaçlayan ve bu bağlamda sunulacak bildiriler ve ortaya konulacak görüşlerle Ahıska Türkleri ilgili konuların geçmiş, bugün ve gelecek çerçevesinde bilimsel olarak değerlendirilmesi, sorunların tespit edilerek çözüm önerilerinin geliştirilmesi ve akraba topluluklar arasındaki sosyal, kültürel ve ekonomik bağların güçlendirilmesi hedeflen etkinlik, protokol konuşmaları sonrasında yapılan bilimsel oturumlar ile devam etti.

Ahıska Türklerinin hukuksal, siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel varlıklarının konu alındığı sempozyumun web sayfasına ulaşmak için tıklayınız.


HIZLI ERİŞİM

Instagram Twitter Facebook Youtube